Anne
Annemi ne kadar biliyorum ki?
Ya kendimi..
Bu sadece kadın olmakla mı ilgili?
Annelik iksiri; içimize nereden gelip yerleştiğini
bilmediğimiz o güç.
Hem güdülerle birlikte hareket edip, hem de en içten en
derinden gelip, bizi harekete geçiren dürtü.
Yaşam enerjisi de diyebilir miyiz.
Belki de tüm evrenin bilinci.
Bütün niyetlerimiz, hayallerimiz, özgür irademiz ve sonunda
kaderimiz.
Engin ve kapsayıcı.
Farkında olarak veya bilmeden.
Yaratıcılık; elimizde olanları yoğurup yepyeni bir şey
ortaya çıkartmak ya da ( evvel zaman içinde olduğu gibi) bir şeyleri yoktan var
etmek.
Yücelik; bize mi ait yoksa her şeye yani ötelere mi ait.
Gözümün görmediği ancak içimin bildiği sonsuzluk sadece bana
ait olabilir mi..
Sevgi olmadan yaşam sürebilir mi veya insan kendini
gerçekleştire bilir mi..
* * *
Annemin öleceğini artık biliyordum. Rüyalarım bile bana bu
durumu söylüyor hatta yön gösteriyordu. Evinden ayırırken, geri dönmeyeceğinden
emindim. Onun adına içimden sessizce evinle vedalaştım. 50 yıllık evimizdi. Dana’yı
kaybedeceğim günler çok çok yaklaşmıştı. Annem, sürekli olarak ‘’hadi gidelim’’ diyordu, nereye gitmek
istediğini biliyor muydu anlayamıyorduk.” Eve” gitmek istediğini söylüyordu
ancak artık hiçbir yer onun evi değildi. Her yönüyle, aklımın yettiği kadar bu
duruma kendimi alıştırmak için; annesizliğe, bu eksikliğe, bu en doğal ölüme
adapte olabilmek için akıl ve mantık mekanizmamı en son yakıtına kadar kullanıyordum.
Başarabiliyor muydum… Zor. O gün geldi çattı. Sürekli konuşuyorduk. Sabahlara kadar doğru eğri her türlü her
yerden her şeyden konuşuyorduk. Ötelerden bahsediyordu. Ev’den baba’dan gitmek
istediğinden söz ediyordu. Bilinci bizim bildiğimiz manada bir bilinç değildi.
Uzun bir zamandır Alzheimer ile birlikte yaşıyordu. İyiydi, tatlıydı, çocuktu,
onun için sorun yoktu. Bu onun için boğuşmak değildi, o artık böyleydi boğuşan
biri varsa o da biz olabilirdik. Artık bizde boğuşmuyorduk. Hep beraber bu
yaşamın içindeydik. Hatta çok güldüğümüz eğlendiğimiz anlar bile oluyordu. Ne
vardı ki; biz çocuklar gibi şendik. Son yaklaşırken sohbetimizi iyice
ilerlettik, ötelere en uzaklara gittik, sırlarımızı paylaştık, eskileri yâd
ettik, güzellikleri söze döktük ve sonunda da helalleştik. Birbirimizi ne kadar
çok sevdiğimizi söyledik. Kucaklaştık. Öpüştük. Gözlerimizi yumduk. O ebediyete
yürüdü. Ben dünyaya yürüdüm. Dünyaya dönmem, zamana gelmem epey vaktimi aldı. Kâh
dostlarla birlikte, kâh yapayalnız, kâh en yakınım canımın da ötesindekilerle
birlikte bu acıyı bu hüznü sık sık yaşadım. Güldüm, ağladım, yürüdüm, yüzdüm,
boyadım, yazdım, çizdim, kaldım, diz çöktüm ama zorlandım. Yüceldim ve acziyeti
yaşadım. Eksikliği, bitmişliği bildim. Her şeyimi yitirdiğimi sandım. Böyle
düşünmedim, böyle hissettim. Sanki tüm yetilerimi kaybetmiştim. Annemden bana
gelen akan aktarılan tüm yetilerim bitmişti. Adeta gömmüştüm. Artık
yaratamazdım, sanatla uğraşmak, yeni bir şeyler yapmak, neşelenmek, koşmak,
oynamak, yemek pişirmek benden de gitmişti. Artık beni kollayan, koruyan,
sığındığım, güvendiğim mecralar yok olmuştu. Canım sıkıldığında, konuşmak
istemediğimde, kaçmak, saklanmak istediğimde kime nereye gidecektim. En
lezzetli yemekleri ben nasıl yapabilirdim ki. Mis kokulu çarşaflarım bile
yoktu. Belki de artık hiç hastalanamayacaktım. Bütünlenmek bu mu demekti,
yokluğunu bilerek yine de tam olmak. Olmaya çalışmak.
Sonra zaman durdu. Emaneti yaradana sunduk. Toprakla
örtündük, yağmurla sulandık, mavi yaseminlerle bezendik ama hiçbir şeyi
saklayıp gizleyemedik. Solduk, yeşerdik, örtündük, soyunduk, yaşadık. Hepsi
bizdik.
Sevdik.
Biraz düştük, biraz düşkünleştik, biraz düşündük.
Kadın dedik.
Kadın.
Kadın yaratır. Kadın her şeyi içine alır, büyür, bütünler.
Kadın doğurur. Kadın sevgidir. Kadın yakar, yıkar, dağıtır, yeri gelir yok
eder. Uçar. Kadın kokudur. Koşulsuzdur.
Korur, kollar. Korkudur. Güvendir. Kaplar. İnandır. İmandır. Özdür,
özlüdür, özüdür, bizdir, birdir. Sevgi, sabır, şefkattir. Yumuşaktır, yayar,
kapsar. Kabuldür.
Kadın.
Kadındır.
Güneş.
Güneşin üstüme doğmadığı, beni aydınlatmadığı ola ki beni
sarıp sarmalayıp yaşatmadığı, ısıtmadığı bir ülke düşünemiyorum!
Yazı.
Artık bunları da yazabiliyorum ya ……
Aradan üç yıl geçti. Kuş gibi koskoca üç yıl. Bu yazıya ilk
defa bakıyorum. Hayat gözyaşları ile daha güzel.
Söz bitmiyor, anne.
Anne.
MAGNA MATER
Hepimiz anneyiz, sonsuzluk evreninden gelip oluk oluk
içimize akıp, nesilden nesile koşan hatta genlerimizin en ücra köşelerine kadar
işleyen kazınan bilgelikle koşulsuz anneleriz.
Hayat veren. Yaratan. Yaşam gücü. Doğuran, doğurtan. Bereket
bolluk besleyen büyüten. Besleten. Koruyan. Koşulsuz. Güven. Kapsayan. Af.
Adayan. Şefkat. Sabır. Sevgi. Anne.
Anne.
Annem.
iris.
2015-2018 Bodrum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder