Kalçalarımdan kasıklarıma oradan mideme ve kalbime doğru
fışkıran crimzon alizarin. Her tarafa dağıldı, yayıldı, sıçradı. Temizlemek
isteyen kim?
Beni boğazlayan, gırtlağıma dolan, tıkayan prussian mavi. Ne
nefes alabiliyorum, ne de konuşabiliyorum.
Neyse ki aradan parlayan, az biraz yaşama izin veren violet.
Beni biraz yatıştıran, sakinleten mor.
Sınırlı tuvallerin sıkışıklığı. Ardından girdaplar, kurallar
ve söylenenler ve öğretilenler.
Resmin beğenilmesi için, resmin resim olması için; renkler
mutlaka karıştırılmalı, ton üstüne ton kullanılmalı, ritim, uyum, doku, espas,
perspektif. Saçlar şu şekilde, kıyafetler bu şekilde yerleşmeli, doğru yerde
olmalı. Etik kurallar, adap, örf, adet, sofrada bıçak daima sağa konur.
Terbiyeli ol. Teşekkür et. Yerinde özür dilemeği bil.
Hah… Kurallar olmasa ne olurdu? Ben düşünemedim. Bilemem.
Hep bedenim aracılığı ile hayata dâhil olmak, yaşamak,
hayatın üstesinden gelmek beni mutlu etti. Kendimi bedenimden buldum. İfademi
bedenimden yarattım.
Şu anda belki bunları yazabiliyorum ama hislerimi,
düşüncelerimi, kelimeler ve sözler üzerinden söylemek beni hep zorladı.
Başarılı olamadım. Onca resmi de bu nedenden ötürü yapabildim. Onca işin
üstesinden gelebildim. Hayatımı, işimi, uğraşlarımı yaratabildim.
Beni rahat bırakmayan tüm duygular ellerimle ifade bulup
gözlerimden fışkırdılar.
Şimdi daha mutluyum. Doğaya daha yakın yaşıyorum.
iris
Torba. Kasım.2012