16 Mart 2024 Cumartesi

Fenomenoloji

 Fenomenoloji


Aile Dizimi pratiği sırasında kullanılan fenomenoloji terimi, Bert Hellinger'in çalışmalarında sıkça karşılaşılan bir kavramdır. Fenomenoloji, aslen Edmund Husserl tarafından geliştirilen bir felsefi yöntemdir. Bu yöntem, deneyimlerin öznel yanlarını incelemek ve anlamak için kullanılır.

Aile Dizimi bağlamında, fenomenoloji, danışanın ve temsilcilerin deneyimlerini anlamak için kullanılır. Danışan, belirli bir aile üyesinin bakış açısını, duygularını, düşüncelerini ve deneyimlerini daha iyi anlamak için temsilcilerle bir araya gelir. Temsilciler, aile üyelerini veya diğer önemli figürleri temsil ederken, fenomenoloji, bu temsilcilerin deneyimlerini açıklamak ve anlamak için kullanılan bir araç olarak işlev görür.

Fenomenolojik bakış açısı, danışanın ve temsilcilerin deneyimlerini yargılamadan ve önyargısız bir şekilde gözlemlemesine olanak tanır. Bu, danışanın ve temsilcilerin duygusal ve zihinsel deneyimlerini derinlemesine keşfetmelerine ve anlamalarına yardımcı olabilir, böylece aile geçmişinden kaynaklanan dinamikleri daha iyi anlamalarına ve çözümlemelerine olanak tanır.



‘’Phenomenology" is a term commonly encountered in the practice of Family Constellations. Phenomenology is originally a philosophical method developed by Edmund Husserl. This method is used to examine and understand the subjective aspects of experiences.

In the context of Family Constellations, phenomenology is used to understand the experiences of the client and the representatives. The client comes together with representatives to better understand the perspective, feelings, thoughts, and experiences of a particular family member. While the representatives embody family members or other significant figures, phenomenology serves as a tool to describe and understand their experiences.

A phenomenological perspective allows the client and representatives to observe their experiences without judgment and with an open mind. This enables them to explore and understand their emotional and mental experiences deeply, helping them to better understand and resolve dynamics stemming from family history.


İris Pala

Bodrum.2024


20 Şubat 2024 Salı

Language and Morphogenetic Field



The morphogenetic field, or the knowing field, is a space that holds infinite unknowns, possibilities, and potential within it, perhaps emptiness within fullness. Whether we are aware of it or not, we are in a relationship with this field as much as we are with each other. This field has its own system and dynamics. As we navigate through the life of the world, creating troubles, tensions, and grappling with traumas, we create disruptions in our own system. As a result, we find ourselves in disorder and chaos.


If we come to the knowing field and open ourselves as much as possible, surrendering to the field at the same time, the awareness of the field takes over us. The cosmos invites us towards the universe, and the system opens itself to us. Perhaps we are recreating ourselves within the environment of a new creation. In the search for order, in our own temple, we meet ourselves in union with the cosmos of the system, finding our essence. We enter into the movement of transformation, reflecting from within to without and from without to within. The only instrument we can use in this process, including relationships, is language. Our native language. The concrete manifestation of our thoughts and feelings that have come out.


Language, the magical element with which we speak, understand, and communicate; exists like a cloud, almost like an elixir, everywhere in the field, the world, and even in the universe. It is the magical wand of the system. A reality that shows and represents us, embracing and uniting us with the world and even the universe, Kibele, the Mother of all. Our language, the tongue we use, is like our homeland to which we belong.


Language is actually just a frequency; a power that connects thought, emotion, the field, the world, the known, the unknown, the past, and the future, creating relationships, opening memory to thought, and intuition to creativity, a magic that presents dreams to reality.

At the same time, it is a warrior that separates when bringing together, divides while uniting, and occasionally clashes. It is precisely the mirror of our consciousness.


Perhaps the wind of life, the breeze of the soul, is our voice, our listening. Our wizard that we create ourselves with its magic.


With love…




Iris Pala

February 2024 / Istanbul

User

You

teşekkür


2 Şubat 2024 Cuma

Dil Ve Morfogenetik Alan

 



Morfogenetik alan, yani bilen alan, bizim için sonsuz bilinmezlikleri, olasılıkları ve potansiyeli içinde saklayan ve her şeyi kapsayan, saklayan bir boşluk belki de doluluk. Farkında olsak da olmasak da birbirimizle olduğu kadar bu alanla da ilişki halindeyiz. Bu alanın kendi içinde bir düzeni ve sistemi var. Bizler, dünya yaşamı içinde devinirken, sıkıntılar, sıkşıklıklar, problemler yaratarak travmalarla boğuşurken, kendi sistemimizde kırılmalar oluşturuyoruz. Sonucunda da bir düzensizliğin, kaosun içine düşüyoruz.


Bilen alana gelip kendimizi olabildiğince açabilirsek aynı zamanda alana teslim olursak, alan farkındalığı bizi ele geçiriyor. Evren cosmosuna doğru bize bir davet sunuyor ve sistem kendini bize açıyor. Belki de yeni bir yaratımın içerisinde kendimizi yeniden oluşturuyoruz. Düzen arayışı içinde, kendi mabetimizde sistemin kosmosuyla birlik olarak kendimizle buluşuyor, özümüzü buluyoruz. İçimizden dışarı, dışardan da içeri yansıyan bir dönüşümün devinimin içine giriyoruz. Bu oluşumda ve ilişkiler dahilinde kullanabildiğimiz tek enstrüman ise dil. Kendi anadilimiz. Düşüncelerimizin, duygularımızın dışarı çıkmış, somutlaşmış hali.


Dil, yani konuştuğumuz , anlaştığımız, iletişimde olduğumuz bu sihirli element; alanda, dünyada hatta evrende her yerde bir bulut gibi adeta bir iksir gibi mevcut. Ve sistemin sihirli değneği. Kendimizi anlattığımız, gösterdiğimiz, elimizi uzatırken el bulduğumuz bir gerçeklik. Ayna. Bizleri, dünyayı hatta evreni sarıp sarmalayan kucaklayan buluşturan Kibele. Dilimiz, kullandığımız lisan,sanki ait olduğumuz anavatanımız.


Dil aslında sadece bir frekans; düşünceyi duyguyu alanı dünyayı bileni bilinmeyeni geçmişi geleceği birbirine bağlayan, ilişkiyi kuran, hafızayı düşünceye,sezgiyi yaratıcılığa açan bir güç, rüyayı gerçekliğe sunan bir sihir.


Aynı zamanda, kavuştururken ayrıştıran, birleştirip bütünlerken parçalayan bölen zaman zaman çarpıştıran bir savaşçı. Tam Tamına bilincimizin aynası.


Belki yaşamın rüzgarı, ruhun esintisi, bizim sesimiz kulağımız. Kendimizi büyüsüyle oluşturduğumuz büyücümüz.


Sevgiyle..




İris Pala

Şubat 2024 / İstanbul


11 Nisan 2022 Pazartesi

ses. sis. mi.


sessizliğimin 

                isyanıdır sanat 


ve siz

beni bana kırdıran 

ses


çığlığımda ki son nota 

sis 



iris pala



21 Mart 2022 Pazartesi

ses. siz. mi.


Sessizliğimin

            isyanıdır sanat 

ve siz 

beni bana kırdıran 

ses 

çığlığımda ki son nota 

Tanrı 



İris Pala 

Mart. 2022



13 Şubat 2022 Pazar

BULUŞMA

‘’Kişi yüzünü psukhe, öz bilince dönerse aletheia ya girer ‘’ .

  Platon için töz psukhe.

Kendi özümüzle buluşmak için yüzümüzü özbilincimize dönmeliyiz, anca bu şekilde hakikati tecelli ettirebiliriz. Hakikat evrenin yasalarının birliğinin bilinci. Platon ve yunan düşüncesinde Aletheia, biz insanlar tarafından açığa çıkarılmamış tahakkuk etmemiş hakikat demek.

Cosmosun psukhesi yani evrenin ruhu, hareketi kendinde buluyor. Ancak Beden hapishanesine inen psukhe karanlığa gömülüyor ve unutuşa düşüyor. Psukhemizin, öz bilincimizin karanlıktan kurtulması, bedende uyandırılması gerek. Yetilerimizle buluşmak özgürleşmek zorundayız.

Mitoslar, masallar biliyoruz ki hep hakikati dile getiriyor. Yunan trajedi ve komedilerin de bireysel ve toplumsal arethe göz önüne seriyor. Arethe yani erdem kavramı, bir şeyin, bizlerin var oluş amacını en iyi biçimde yapmak, açığa çıkarmak, eylemler ile ortaya koymak manasına geliyor. Bu şekilde Psukhenin açılımlarını din sanat felsefe ve ideolojilerde buluyoruz.

İnsanın var olma sebebini gerçekleştirmesi aslında kendisinle buluşması ve hayatına bir anlam getirmesi demek. Ancak bu şekilde özgürlüğe yüzümüzü dönebiliyoruz. Bu niyetle yaşamak ise gayret ve hassasiyetimizi bizimle birlikte olmaya davet ediyor.

Eidos, ideleri görmek durumundayız. Kendimizde Hakikati açığa çıkartmak istiyorsak tümellerden yani evrensel kavramlardan yola çıkmalıyız. Duyularımızla algıladığımız, duygularla yoğurduğumuz, içinde yüzdüğümüz, inançlar gelenek görenek alışkanlıklar çevre koşulları hatta eğitim ve sosyal yaşantıdan edindiklerimiz tabii ki bizim olmazsa olmazlarımız ancak savrulmamızın merkezimizden uzaklaşmamızın da sebepleri. Öncelikle kendimize dönmeliyiz ve tüm ilişkilerde ki kendimizi fark etmeliyiz. Yaşadıklarımızı aklımızda bulup yüreğimizden karşılamalıyız ki bilincimizi oluşturabilelim. İlişkilerdeki adaleti hassas dengeyi ılımlı kalmayı ihmal etmemeliyiz.

Bilgelik nedir. Özbenliğimizle buluşmak bize bilgeliği sunar mı? Hayata bu şekilde bir amaç ile bağlansak veya hayatın anlamını kendimizde bulmak için gayret göstersek, mutluluğa kendi yetilerimizi açığa çıkartarak ulaşabilir miyiz? Phronesis diye bir kavram var. Eski yunanda mutluluğa götüren en yüce erdem olarak geçiyor. Tecrübe ve pratikle bilgeliğe giden yol. Benim benle buluşmam, var olma sebebimi açığa çıkartmam için pratikle bilgimi eylemlerimde ortaya koymam. Her gün kendi mabedine gelip kendini ritüellerin büyüsüne bırakmak gibi bir şey. Sen ritüellerini oluştururken onlarda seni oluşturuyorlar. Sanat yapar gibi, sürekli tekrarlar seni gökyüzüne yüceltiyor, hakikatle buluyor sonra yeryüzüne indirip kendine bırakıyor.

Seni senle bir ediyor ki var olma sebebini yerine getiresin.

 

 

İris Pala Şubat 2022 / Bodrum