21 Aralık 2011 Çarşamba

Bir Söz








Şu anda aşağı yukarı tüm sanatçıların hem fikir olduğu bir düşünce var. Artık günümüzde neredeyse söylenmemiş bir söz, henüz yapılmamış bir resim, çekilmemiş bir fotoğraf karesi yok. Dokunulmamış bir durum, akla gelmedik bir düşünce yok, neredeyse keşfedilmemiş bir alan yok.


Bu durumda önemli olan sizin sözünüzü nasıl söylediğiniz. Cümlenizi nasıl kurduğunuz. Yaptığınız resmin, yonttuğunuz heykelin, yazdığınız yazının, çektiğiniz fotoğrafın, müziğinizin, dansınızın arkasında, yaratımınızın dayandığı söz nedir? Cümleniz ne kadar sağlam ve güçlü ve hatta duyarlı? Dokunuşuyla, duruşuyla; gönül telimize, düşünce ufkumuza erişebiliyor mu?


Yaşadıklarımızı sadece bize özgü duygu ve düşünce çerçevesinde ve samimiyetle ifade etmenin gücüne inanıyorum. Biraz da cesaretle, alışkanlıkları tepetaklak ederek, ezberlediklerimizi yıkarak, başka bir perspektiften sözümüzü ifade edersek mucizelerin ortaya çıkacağını düşünüyorum.


Gözlerimdeki rengi yansıtan resmi, ellerimin uzantısı olan heykeli ve duygularımın sesini haykıran fotoğrafı çekmek isterim.


Fırtına yardımcım, isyan arkadaşım, sakinlik kendim olsun.





iris


Torba-Bodrum
Aralık.2011

16 Aralık 2011 Cuma

Doğanın Kanunu Bu





Rüzgâr hangi yönden eserse hava daha soğuk olur?

Sular en fazla ne zaman çekilir?

Karabulutlar hangi dağın arkasından gelirse, o dayanılmaz, bardaktan boşanırcasına yağmurlar yağar?

Hangi mevsimin meyvesi daha sarıdır?

Kış soğukları başlamadan toprak yeşerir mi?

Küçük canlılar için kış kaçınılmaz ölüm müdür?

Geceler uzadıkça doğa daha mı çok uyuyor. Ben kendime kapanıyorum.

En çok ne zaman acı duyarız.

Toprağa basarak köklenebilir miyim? Ve bu en güvenli olduğum an mıdır?

Ya içimden kelebeklerin havalandığı, görüş mesafemin bir şahin kadar keskinleştiği an ben kimim?

Sevincim kimlerle.

Öfkem kimlere.

Peki; hiç anlayamadığım durumlar, bütün hissettiğim zamanlarım var mıdır?

Yoksa hiçbir şey tamamlanmayacak mı?

Özgürlük hangi noktada.

İçimdeki sevinci hissetmek.

Artık daha yavaş yürüyorum…

Elde edilen bir şey yok.. Kaybedilen de..

Doğanın kanunu bu.



iris

Torba-Bodrum
Aralık.20011

9 Aralık 2011 Cuma

Toprak Kadın





Çizgiler. Bir sürü çizgi. Karman karışık. Çiziliyor. Şuradan aşağı doğru bir çizgi iniyor. Önce kıvrılıyor. Saçlarının arasından, ensesine ve boynuna doğru iniyor. Ensesinden sırtına oradan da kuyruk sokumuna ve kalçalarına kıvrılıyor.
Bu bir kadın.

Yukarı doğru bakmalı. Ama olmuyor. Aşağı doğru bakıyor. Tam önüne. Memesi. Memesinden aşağı karnına oradan da eline doğru bakıyor. Tam avucunun içine.

Bu bir kadın. Toprak rengi bir kadın. Toprak kadın.

Arkasından sarı bir ışık süzülüyor. Bir huzme. Saçlarının arasından ensesine dokunuyor. Kadın bunun farkında bile değil.

Kadın kızıl kahverengi bir toprak.

Kadının içinden, karnından, belki de yaratım bölgesinden bir kırmızılık fışkırıyor. Kırmızı değil. Bu renk aslında bordo. Koyu bir bordo.

Kadın topraktan. Aslında daha da çok sudan. Yapısı daha çok su. Sudan oluşuyor. İçi su. Dışı da su. Her tarafını su kuşatıyor. Göl gibi, nehir gibi, deniz beklide okyanus gibi.

Evren gibi.

Pırıltılarla dolu… Canlı…

Kadının etrafında…. Avucunda… Yaşam…

Bu bir resim.  



iris
Aralık 20011
Torba-Bodrum