7 Mayıs 2020 Perşembe

Sanatın Gizemi


 

 

Sanatın Gizemi

 

Sanatın gizemi var mıdır … ? Ya insanın gizemi; kendi kendinde saklı olan. Kendini bile kendinden alıkoyan. İnsanda açılması gereken bir gizli hazine, gayret isteyen, emek talep eden. Saklı bir yan. Kolaylıkla kendini açmayıp cilve yapan. Göstermek istemeyen belki de kendini sunmaktan korkan. Hatta çatışmaya giren. Meydan okuyan.

Nedendir bu insanın kendi kendine meydan okuması, baş kaldırması. İçinde çok mu değerli bir hazine saklamaktadır ki bu denli gizlensin.  Yoksa emek verilerek açılan, ulaşılanlar mı güzel oluyor ve değer kazanıyor. Neden korkuyoruz peki?  Cesaretimiz neden kırık. Oysaki Cesaret göstermek emek vermenin, değer kazandırmanın bir ifadesi. Kendine güvenmek için kararlılık şart. Bunlar zor mu geliyor bize yoksa bilinmezliklerde ilerlemek mi istemiyoruz. Durduğumuz yer mi en güvenli geliyor, durağanlıkta çürümek sanki önemli değil.  Sabır göstermek,  bilgiye ulaşmak, dürtülmek gerektiriyor belki de acı çekmeden olmuyor. Nerdeyse kıpırdamak istemiyoruz. Bilmiyor muyuz sabır ile bilgi ile yoğruldukça güzellikler açığa çıkıyor. Hepsi bizde başlıyor bizden yol alıyor. Üstelik kimsenin el falı bir diğerinin kine benzemiyor.

Her şey aslında düzensizlik ile başlıyor. Belirsizlik de cabası. Hayat bilinmezlikler üzerinden açılıyor. İç derinliklerimiz ise kaybolma alanlarımız. Dehlizler, labirentler, kör kuyular. Dolanmak dolaşmamak elde değil. Bütün bunlardan geçmek, bütün bunları aşmak için bilgi mi gerekli yoksa sağduyu mu? Bunu bile ayırt ederken zorlanıyoruz. Çatışkılar, çelişkiler kaçınılmaz. Peki, bizi dürtükleyen bir şeyler ola bilir mi… Merak, hayret, kuşku, hayaller…  Sezgi. İnat. Sabır. Güç. İrade. Bizi her zaman rahatsız eden, en derinden en içten basınç yapan, fışkırmak için fırsat kollayan zorlayan nedir. Bilim mi yapmalı, yoksa felsefeye mi dalmalı yoksa dine mi sardıralım. Belki de Dans etmek oyun oynamak en güzeli. Sanat. Aşk. Nefes.

Masumiyet nereye kadar saklı tutulabilir. Mabetler kutsalımızı ne kadar saklar. Sonsuza kadar cennet bahçesinin kuş cıvıltıları sürer mi? Kırgınlıklar, hüzün, acı, özlemler, sıkıntı hislerimiz bizi nerelerden koparır, bizi nerelere sürükler. Kaybolmak yoksa çok mu kolay. Ölüme yatılır mı?

Hangi dürtü bizi ayağa kaldırabilir. Yaratıcılık mı bizi beklemektedir yoksa biz mi onu bulmak zorundayızdır. Çaba yanında neleri de ister. Yanağımıza öpücük konduracak prens hangi yönden gelecektir. Yoksa kurbağanın yakışıklı prens olması için bizim mi onu öpmemiz gerekir. Hepsini biz öpelim bitsin gitsin.

Yerle göğü birleştirsek, içimizle dışımızı birbirine kavuşturur muyuz?

İç dünyamızı sanat ile dış dünyaya açarız. Ne kadar sadeleşir, saflaşırsak, aklımızı da ne derece gereksizlerden arındırırsak, o kadar sevgiye veya sanata yaklaşırız. Yaratmak özümüzün en derinlerinden çıkıp özgürlüğe kavuşmasıdır. İç dünyamız sonsuzluklara açılır, hayal gücüyle beslenir. Yumuşaktır, alıcıdır, kabuldedir. Hâlbuki dış dünyanın kuralları vardır, sınırlıdır, katıdır. Kaçınılmaz olaraktan bunların çatışmasını yaşarız. Sanat bunları birleştirir. Yumuşatır ve uyuma sokar. Sanat katman katman açılır, iç dünyamız tek tek dökülür. Kayıplardan bizi çıkartır, değiştirir ve dönüştürür. Yalnız bırakmaz her yerle, her şeyle, evrenlerle bağlı olduğumuzu sezdirir. Toparlar, bütünler.

Gözümüze en karmaşık gelen eserler bile, aslında karmaşayı, kargaşayı düzene getirir, bir biçime sokar, uyum estetik güzellik ortaya çıkar.

Bilim, felsefe bizi bizden alıp sonra tekrar bizi bize teslim eden âlemler. Mabet kutsalın sığınakları. Halvet. Sanat içimizin en derinlerinden fışkıran. Gizem. Yaşam. Biz.

 

 

İris Pala. Nisan – Mayıs 2020

Torba. Korona Günleri


Bütün Varlıklar


 
 

Bütün varlıklar özellikleri ve hasletleriyle varoluş gayelerine yönelik oluşlarıyla, kemalatını kuvveden fiile çıkarışlarıyla Allah’ ı tesbih etmekte, O’na hamdetmektedir.

İbn-i Arabî

 

Bütün varlıkların hamd ile Allah’ı tesbih ettiklerini, insanların veya benim, bulunduğum bu konumdan anlamam mümkün değildir. Sadece şöyle bir çıkarsama yapabilirim; insan, tüm âlemleri içinde toplayan bir varlıktır ve Âdem’in toplayıcılık ve kapsayıcılık özellikleri insanda da mevcuttur. Tüm varlıkların, yoktan var olmadıkları, her birinin, bilinçten, enerjiden, bütünden veya ismi ile müsemma Allah’ dan geldiği düşünülür. Evrimleşme süreci içerisinde veya değişim dönüşüm süreci içinde tüm varlıklar kendi döngülerini gerçekleştirirler. Bu varlıkların süreçlerinde bire, bütüne, Allah’ı tesbih etmeleri kaçınılmazdır. Şu şekilde de söyleyebiliriz, tamamlanma süreci içinde tüm enerjiler birbirine dönüşür. Bir ve bütünden doğan bir ve bütüne döner.

Döngüyü tamamlarken temizlenmek yani arı kavramlarla bir ve bütüne yürümek tümellere ilkesince ulaşmak, Allah’ı tesbih etmektir. Yani yüzünü Allaha dönmek onun isimleri üzerinden hareket etmek, teşbih ve tenzih ile tevhide gelmektir. Başka bir söyleyişle, ide ve kavramları ilkelerine göre aklını çalıştırmak, zıtları bütünlemek, olgunluğu bulmak, kemale gelmek demektir.

Güzel bir hayat için, bu şekilde hareket etmek en kısa yoldur. Ve eninde sonunda gerçekleşecek olandır. Kabul rızayı getirir ve her şeyin kolayca akmasına neden olur. Kendimizi rahat ve huzurun içinde bulur sakinliğe teslim oluruz.

Tesbih; subbuh/sbh kökünden gelir, arı kavramlarla çalışır. Ussaldır. Akıl yürütmedir. Nefs, akıl, eylemler ile ortaya çıkar. Subbuh da açığa çıkar. Allahın isimlerine yönelmek ve onlar adına hareket etmektir. Döngüdür. Teşbih ve tenzih ile tevhit etmektir. Yüzmek, yürütmek manası da vardır. Aklımızı tenzih ederken düşünceleri temizlemek, arındırmak veya teşbih ile benzeyen benzemeyenleri düşünerek ayırt etmek, aklın işletilmesi, düşünceler arasında yüzülmesi manasına gelir. Döngüsünü tamamlamak da tesbih etmektedir.

Âlemler O’ndandır. Birlik ve bütünlüktür. İnsanoğlu olarak bize verilidir. Biz hepsini hazır bulmuşuzdur. Ancak aklımızı işleterek irademiz ve gücümüzle eylemlerimizi gerçekleştire biliriz. Verili ve hazır bulmak hamd’ı gerektirir. Gözümüz kulağımız bedenimiz doğamız ve dışımızdaki doğa ve evren ve âlemler bize hazır verilmiştir. Bunların hepsi birer hediyedir ve teşekkürü gerektirir. Aklımızı yürütmek, bilincimizi oluşturmak, bilinç dünyasından nasibini almak bize düşer. Hareket etmek ve eylemlerimizi gerçekleştirmek bize kalır. Bunlar şükrü gerektirir.

Hangi ötelerden gelip nerede ki bilinmeze geçeceğimi, bu idrak seviyesinden söylemem mümkün değildir. Kendimi bilmemle başlayan bu süreç, bana verili olanları yavaş yavaş fark etmekle başlar. Önce insan her şeyin karşılığını kendinde arayıp bulmaya çalışır. Gözümün önünde olan Doğa ve benim doğal yapımdır. Duyu organlarım, bedenimin çalışma mekanizması, dürtüler, içgüdülerim, psikolojik yapım, akıl, ruh, evrenler, âlemler, düşünceler, bilinç... Fark ediyorum ki bunların hepsini ben hazır bulmuşum. Bunlarının üstüne aklımı işleterek hayatımı yürümek durumundayım. Hasletlerim var, yeteneklerim, yetilerim, yatkın olduklarım yani kabiliyetler var. Yapmaya, olmaya kabul ettiklerim. İradem, gücüm aklım. Ayırt etmek gerekir, neler bana zorunlu neler benim seçimimden. Bir potansiyel ve donanıma sahibiz. Bilgiye başvurarak, aklı kullanarak, gücümüz ve irademiz sayesinde, gayemize yönelerek eylemlerimizi gerçekleştirebilir, yapıp etmelerimizi açığa çıkarta biliriz. Kendimizi bilmek, kendimizi yaratmak bu şekilde mümkündür. Kendimizi açarız, ortaya koyarız, eylemlerimizle biliniriz ki, hem kendi kendimizle tanışırız hem de başka bilinçlerle ilişki kurarız.

 Sormak ve düşünmek gerekmez mi, ne için geldik ve nereye doğru gidiyoruz. Dünya üzerinde var olma sebebimiz nedir? Evriliyor muyuz, eviriyor muyuz, dünyaya bir katkımız var mı, yaşama dair gayemiz nedir? Varoluş gayelerimize yönelik olarak mı dünyaya yerleşiyoruz. Bu bize bir zorunluluk yüklüyor mu? Yetilerimiz ve yeteneklerimiz sayesinde gayemizi biz mi keşfediyoruz, bunlarla nasıl tanış oluyoruz. Tüm âlemler önümüze serilmiş, bütün potansiyel bizde, bunu açığa görünüre çıkartmak zorundayız. Yaratım budur, neyi nasıl yapacağımızı bilemeyebiliriz, kaybolabiliriz. Döngüyü tamamlamak, bütünlemek o’nu bilmekle mümkündür. Yüzümüzü doğru yöne çevirmek ve gözden kaçırmamak gerekir. Eylemlerimizle açığa çıkardıklarımızı doğru yürütmeli iyi ve güzele yönelmeliyiz. Başka bilinçlerle birlikte olmalı, büyüyüp dönüşmeliyiz. Olgunlaşmak, olmak, bütünlenmek, kemale ulaşmak ancak bu şekilde mümkün olur.

 

 

 

 

 

İris Pala. Nisan 2020

Torba / Bodrum korona günleri

 

 

Bu yazım için Metin Bobaroğlu, Dücane Cündioğlu bilgilerine başvurdum.