Sanatın Gizemi
Sanatın gizemi var mıdır … ? Ya insanın gizemi; kendi kendinde
saklı olan. Kendini bile kendinden alıkoyan. İnsanda açılması gereken bir gizli
hazine, gayret isteyen, emek talep eden. Saklı bir yan. Kolaylıkla kendini
açmayıp cilve yapan. Göstermek istemeyen belki de kendini sunmaktan korkan.
Hatta çatışmaya giren. Meydan okuyan.
Nedendir bu insanın kendi kendine meydan okuması, baş
kaldırması. İçinde çok mu değerli bir hazine saklamaktadır ki bu denli
gizlensin. Yoksa emek verilerek açılan,
ulaşılanlar mı güzel oluyor ve değer kazanıyor. Neden korkuyoruz peki? Cesaretimiz neden kırık. Oysaki Cesaret
göstermek emek vermenin, değer kazandırmanın bir ifadesi. Kendine güvenmek için
kararlılık şart. Bunlar zor mu geliyor bize yoksa bilinmezliklerde ilerlemek mi
istemiyoruz. Durduğumuz yer mi en güvenli geliyor, durağanlıkta çürümek sanki önemli
değil. Sabır göstermek, bilgiye ulaşmak, dürtülmek gerektiriyor belki
de acı çekmeden olmuyor. Nerdeyse kıpırdamak istemiyoruz. Bilmiyor muyuz sabır
ile bilgi ile yoğruldukça güzellikler açığa çıkıyor. Hepsi bizde başlıyor
bizden yol alıyor. Üstelik kimsenin el falı bir diğerinin kine benzemiyor.
Her şey aslında düzensizlik ile başlıyor. Belirsizlik de
cabası. Hayat bilinmezlikler üzerinden açılıyor. İç derinliklerimiz ise kaybolma
alanlarımız. Dehlizler, labirentler, kör kuyular. Dolanmak dolaşmamak elde
değil. Bütün bunlardan geçmek, bütün bunları aşmak için bilgi mi gerekli yoksa
sağduyu mu? Bunu bile ayırt ederken zorlanıyoruz. Çatışkılar, çelişkiler
kaçınılmaz. Peki, bizi dürtükleyen bir şeyler ola bilir mi… Merak, hayret,
kuşku, hayaller… Sezgi. İnat. Sabır.
Güç. İrade. Bizi her zaman rahatsız eden, en derinden en içten basınç yapan,
fışkırmak için fırsat kollayan zorlayan nedir. Bilim mi yapmalı, yoksa felsefeye
mi dalmalı yoksa dine mi sardıralım. Belki de Dans etmek oyun oynamak en güzeli.
Sanat. Aşk. Nefes.
Masumiyet nereye kadar saklı tutulabilir. Mabetler kutsalımızı
ne kadar saklar. Sonsuza kadar cennet bahçesinin kuş cıvıltıları sürer mi?
Kırgınlıklar, hüzün, acı, özlemler, sıkıntı hislerimiz bizi nerelerden koparır,
bizi nerelere sürükler. Kaybolmak yoksa çok mu kolay. Ölüme yatılır mı?
Hangi dürtü bizi ayağa kaldırabilir. Yaratıcılık mı bizi
beklemektedir yoksa biz mi onu bulmak zorundayızdır. Çaba yanında neleri de
ister. Yanağımıza öpücük konduracak prens hangi yönden gelecektir. Yoksa kurbağanın
yakışıklı prens olması için bizim mi onu öpmemiz gerekir. Hepsini biz öpelim
bitsin gitsin.
Yerle göğü birleştirsek, içimizle dışımızı birbirine
kavuşturur muyuz?
İç dünyamızı sanat ile dış dünyaya açarız. Ne kadar
sadeleşir, saflaşırsak, aklımızı da ne derece gereksizlerden arındırırsak, o
kadar sevgiye veya sanata yaklaşırız. Yaratmak özümüzün en derinlerinden çıkıp
özgürlüğe kavuşmasıdır. İç dünyamız sonsuzluklara açılır, hayal gücüyle
beslenir. Yumuşaktır, alıcıdır, kabuldedir. Hâlbuki dış dünyanın kuralları
vardır, sınırlıdır, katıdır. Kaçınılmaz olaraktan bunların çatışmasını yaşarız.
Sanat bunları birleştirir. Yumuşatır ve uyuma sokar. Sanat katman katman
açılır, iç dünyamız tek tek dökülür. Kayıplardan bizi çıkartır, değiştirir ve
dönüştürür. Yalnız bırakmaz her yerle, her şeyle, evrenlerle bağlı olduğumuzu
sezdirir. Toparlar, bütünler.
Gözümüze en karmaşık gelen eserler bile, aslında karmaşayı,
kargaşayı düzene getirir, bir biçime sokar, uyum estetik güzellik ortaya çıkar.
Bilim, felsefe bizi bizden alıp sonra tekrar bizi bize teslim
eden âlemler. Mabet kutsalın sığınakları. Halvet. Sanat içimizin en
derinlerinden fışkıran. Gizem. Yaşam. Biz.
İris Pala. Nisan – Mayıs 2020
Torba. Korona Günleri
Bu gün ilk defa bir sergine geldim İris'çiğim. çok etkilendim...hatta bir resminde gördüğüm kadının yüzünde kendimde bulduğum tüm duyguları okudum. Gözlerim doldu. Bu eserleri yaratırken nelerden nerelerden geçtin merak ettim.
YanıtlaSil"Yerle göğü birleştirsek, içimizle dışımızı birbirine kavuşturur muyuz? "
senin sözlerinle kendi merakımı da paylaşıyorum. içimizde dışımızda dengelendiğimiz birlendiğimiz zamanların şahitliğine inşallah...sevgi ile...