Çekirge mi? Kurbağa mı?
Bu ne saçma bir soru.. illa birini seçme durumunda mıyım?
Başka hayvan mı kalmadı.. hahaaaa.. Ben kurbağa seçiyorum. Kurbağa deyince
aklıma kocaman iki göz geliyor. Yemyeşil. Yusyuvarlak bedeninin üstünde
kahverengi benekler. Ön ve arka ayaklarda uzun uzun parmaklar ve her bir
parmağın üstünde yuvarlak düğmeler. Tüm parmaklarının arasında da perdeleri
var. Hayranım, kim bilir o palet perdeler sayesinde ne biçim dalışlar
yapıyordur, nasıl da güzel yüzüyordur. Ayrıca o esnek bacaklar, güçlü bir kalça,
istediği yere hop zıplıyor. Zıplamalar hoplamalar her sıçrayışında da ağzı
kulaklarında gülüyor. Sularda göletlerde sazlıklarda yaşıyor ve hem karada hem
de suda arkadaşları var. Bazıları daha da şanslı, nilüfer çiçeklerinin arasında
hayatını geçiriyor. Biliyorsunuz ki aynı zamanda bu canlı gayet bilimsel bir
yöne de sahip, biyoloji kitaplarımızın nerdeyse hepsinde yeri var. Değişim ve
dönüşümü bizi imrendirecek kadar dillere destan bir şekilde kolaylıkla gerçekleştiriyor.
Bizim gibi, ah eski mahallem canım
okulum arkadaşlarım o kıyafetim yatağım yorganım futbol takımım demiyor neyi
bırakması gerekiyorsa onu bırakıyor, yeni her ne geliyorsa alıp onu hemencecik kabul
ediyor, hoplaya zıplaya yoluna gidiyor. İşte O minnak cüssesiyle, boyuna posuna
bakmadan bizi eğitiyor. Biz de artık bu derslerden neyi ne kadar öğrenebilirsek
alıp cebimizi dolduruyoruz. Sadece sesi pek çirkin. Eh olabilir o kadar da
benimkisi ondan da çirkin. Naapalım artık var git yaşa.
Çekirgeyi sevmiyorum. Katur kutur. Hiç esnek estetik değil.
Bahçemde ki tüm yaprakları yeşillikleri kemirdi yedi bitirdi. Çirkin şey. Daha
da hakkında yazmam yeter bu kadar!
Geleyim yazımın öbür yüzüne.
Bana dokunan, benim dokunduğum her şey önce bende işleniyor,
benden işleniyor. Ne demek istiyorum, önce duyularımla algılıyorum. Geliyor beş
duyuma dokunuyor. Gördüm kokusunu aldım sesler duydum ve bir teması var bir
dokunuşu ısısı acısı belki yakıyor belki uykumu getirdi duygular harekete
geçiyor, ne kadar da cana yakın şefkatli hemen dost olalım güvenli galiba yoksa
biraz pis mi kokuyor tiksindim mi korkuyorum ya bana zarar verirse annem ona
dokunma demişti babam sakın yeme diye uyardı hasta olursun endişe endişelenme
en kötüsü bu seni kanser eder hemen kaç buradan o sokaktan da geçme… ve bu
sonsuza kadar sonsuzdan da ötelere kadar sürüp gidiyor..
Aile okul amca bacı alt komşu sevgilim memleket yurt yurtdışı
Amerika samanyolu galaksiler, ya geçmiş tarih savaş kaç öldür kaybol yok ol
veya gel sanal dünya gerçek dünya para ekonomi sosyoloji bilim metafizik kuantum
gabor mate elon mask ben.. kim kim..?
Ben aslında bunları yazmak istememiştim, aklım zihnim beni
aldı buradan nereye savurdu dağıttı dolaştırdı geri yerine getirdi. Mi hayır getiremedi
savurdu başıboş gönlü hoş bıraktı. Bıraktı bir yere. Bıraktı mı? Hayır. İşte bu
da böyle sürüp gidebilir, sonsuzdan da öteye..
İç dünya bana ait, dış dünya, işte o da bana ait, ben neyi
nasıl yaptıysam aldıysam algıladıysam o da bana ait.. Ben aldım ben işledim,
kim benden başka bunları böyle yapabilir ki….?
O zaman gelin bir oyun oynayalım. Madem yazarak eyleniyoruz
o halde oyuncaklarımız da kelimeler olsun..
Fark Farketmek / ilişki / bakış / bırakış / yakarış / Belki
/ Sanki / Niyet / epoche / mi / endişe / cesaret / phenomology / ayan ı sabite
/ intuition / ben /
İris Pala
Bodrum. Aralık 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder