27 Mayıs 2014 Salı

EVREN DESTEKLİYOR

Tüm Evren benim varlığımı destekliyor.


Dışarıdan içime çektiğim serin nefes, burnumun girinti ve çıkıntılarında dolaştıktan sonra, nefes borumdan aşağı akciğerlerime iniyor. Orada şeffaf incecik baloncuklarda kılcal damarlarla buluşup kirli kanı temize dönüştürüyor, yani karbondioksit ile oksijen yer değiştiriyor. Oksijen kanın içinde kilometrelerce giderek hücrelerime kadar taşınıyor. Kan hücrelere sadece oksijeni taşımakla kalmıyor, bedenimin içinde oradan buradan topladığı (yani daha çok sindirim sisteminden aldığı) gerekli, yararlı maddeleri de hücreme ulaştırıyor. Kan hücre duvarına ulaşınca; hücre sevinçten çıldırmıyor, çünkü o sadece işinin gereğini yapacak.

Yüreğimin her atışı, kanın hücre duvarına hafif hafif yumuşak bir basınç yapmasına neden oluyor. Bu temas sayesinde hücre kanın içinden kendine en gerekli malzemeleri alıyor ve artık gerekli olmayanları da iade ediyor.

Bazen, bu aynı hücre sadece benim dozu aşırıya kaçırmam yüzünden, kanın içinde kendine hiçte iyi gelmeyecek maddelerle de karşılaşabiliyor. İnanması zor ama hiç şikâyet etmeden, elinden geldiğince bu durumla başa çıkmaya gayret gösteriyor, ancak bazen de başarılı olamıyor. Hatta parçalanıyor, dağılıveriyor ve de yok oluyor. Ne mutlu ki bunun etkisi hiç mi hiç hissedilmiyor çünkü kendisi gibi daha bir sürü hücre var. Zamanında bölünmüşler, çoğalmışlar zamanında da parçalara ayrılıp yok olmuşlar. Ve bunu dengeli biçimde hep sürdürmüşler.

Hücrelerin yaptıkları bu kadarla da kalmamış; zamanı gelmiş yüzbinlercesi birleşmiş, bir organ oluşturmuş. Bazı fonksiyonları gerçekleştirmek için belli kurallara uymuşlar ve hatta organlar önce organize olmuş sonra da bir amaç için birlik olup, çalışmaya başlamışlar. Sonuçta sistemler meydana gelmiş. Hiçbir sistem bir diğerinden bağımsız olmayı düşünmemiş, hatta bir diğerini destekleyerek yaşamını sürdürmüş..

Mutlu olmuşlar.

Tüm bu yaptıklarını hiç kimseye sormamışlar. Hatta ne yaptıklarını çok iyi bilerek ve her şeyden de son derece emin olarak yapmışlar. İşin en güzeli de tüm bu olanlar sadece ve sadece benim var olabilmem için olmuş. Bana sormadan, bana hissettirmeden…

Mutlu olmuşum.

Olanlar bununla da kalmamış. Hücreler yaptıklarını o kadar farklı boyutlara taşımışlar ki ben düşünceler bile üretebilir hale gelmişim. Düşüncelerimi bedenimde başka noktalara ulaştırabiliyor, harekete geçebiliyorum. İstediğimi yapabiliyorum. Bazen ağlıyor, kederleniyorum, bezende sevinçten uçuyor dans ediyorum.

Şarkı söyleyebiliyorum, duyuyorum, dinliyorum, ama bazen fark edebiliyorum, bazen de yuvarlanıp gidiyorum. Anlamak, anlamlandırmak istiyorum. Biliyorum ki; eninde sonunda kendimi oluşturuyorum hatta kendi hayatımı oluşturuyorum.

Bunların hepsi aldığım bir nefesle başlıyor ve o bir hücrenin benim için çalışması ile oluşuyor.  Peki ya verdiğim nefes.. Verdiğim nefes ne oluyor?

Nasıl ki iç dünyam, benim yaşamımı sürdürmem için, bana hiç sormadan çalışıyorsa, dış dünyam da benim yaşamımı sürdürmem için yine bana hiç sormadan işleyişini yerine getiriyor.

Hatta keyif alayım diye bana çeşit çeşit yiyecekler sunuyor. Bununla da kalmayıp güzel değişik manzaralar armağan ediyor. Benim gibi insanlarla olmama olanak sağlıyor. Kendimi bileyim, hayatımı yaşantımı kurayım diye hiç durmadan didinip çalışıyor.

Aklım da var.

Daha? Dahası benimle ilgili….

Daha? Dahası bana ait sırlar kitabı…

Uzun lafın kısası;
Evren sadece ve sadece ben nefes aldığım ve verdiğim için var.



iris

Torba. Mayıs.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder