23 Mart 2025 Pazar

Şaman Kadın veya Sır

 


Kadın şaman temsili

 

Aile dizimlerinde biliyorsunuz ki temsiller alıyoruz. Alan dayım ve bir kadın temsilindeyim.

Birkaç tane çocuğu olan bir anne. En sevdiği en tatlı ve en yakın bulduğu küçük kız çocuğum önümde. Gözlerine bakamıyorum. İçime ondan sevgi akacak, benim duygularımı hissetmeme neden olacak diye ödüm kopuyor. Çünkü kafam karışık, kaybolmuşum. Şaşkın hareketsiz kalakalmışım. O tatlı kız yavrumla göz göze geliyor gibi olursam hemen gözlerimi kaçırıyorum. Bakamam. Korkuyorum ya o tatlı sevgi dolu bakışlar beni eritirse ya beni içine alırsa ya hissedersem, duygularıma temas edersem, ya içimde ki en derinimde ki o yakıcı acı açığa çıkarsa.. nolurum ki.. korkuyorum.. Hem de çok..

Önüme bakıyorum. Önümde bir sürü objeler var. Boş boş onlardayım. Arada gözüm o küçük kızın sevecen gözlerine kayıyor. Öte az ilerde ergen asi bir kız çocuğum daha var. Bana avaz avaz bağırıyor. Sen bizi görüyor musun, hiç gördün mü, beni görüyor musun..!! Kahroluyorum. Hele o bana kafa tutanı hiç göremem ben kendimi göremiyorum ki onu görebileyim. Kafam boş içim boş duygularım yok. Boşalmışım. Boşaltmışım. Her şey boş her şey nafile. Yapamıyorum. Başlıyorum önümdeki objeleri düzenlemeye. Oraya buraya düzenle düzelt düzenle. Çok mu güzeller. Hele bir tanesi.. Mükemmel galiba. Sır gibi. Su gibi. Rengi var, su mavisi. Kalbi var, Şeffaf. Onu bildiğimi gördüğümü kimseye söyleyemem. O içimi ısıtıyor. Ama bana saklı. Sır dedim ya.

Bir de o minik sevgi dolu yalvaran bakışlar.

Sevgi dolu bakışlar ve birbirinden güzel objeler ve bir adet sır.. Buluşuyorlar. Birbirlerini buluyorlar birbirlerine karışıyorlar ve dönüyorlar girdap gibi yoksa bir vorteks evet bir vorteks oluştu. Hep beraber içinden geçiyoruz. Zaman çok başka bir yerde kaldı. Mekan ben. Elimde önümde etrafımda bir sürü objeler var. Yıldızlar güneşler aylar neptünler kraterler volkanlar akarsular var. Sincaplar kelebekler insanlar var. İyilikler karanlıklar elmalar güzeller var. Dans edelim.

Dans ediyoruz. Şamanik. En doğal halimizdeyiz. Toprak ve biz. Ayaklarımız çıplak. Bedenimiz bütün. Gökyüzü kadar. Hepsi biziz. Hepimiz biziz. Doğru eğri yok. Herkes sağaltılıyor. Şaman biziz. Güneşle suyla iyileşiyoruz. Elden ele geçiyor. Taşlar tüller tüyler dallar kuşlar kabuklar. Bedenimizin devamı gibiler.  Biz gibiler. Gibiyim. Gibi.

Sene 2025.  Hiç esinti yok. Dona kalmışım. Hem dünyamda hem temsilimde. Ben kimim ben neyim ben nerden geldim. Dans ediyor mu. Kimle. Delirdim herhalde. Hep birlikte nasıl olunur. İyileşmek var mı. Hani objeler bunlar değil. Etraf doğa beton teneke gökdelen kırmızı dur yeşil geç çatal bıçak diploma çocuk metro.. Bunlarla şamanlık yapılmaz karıştırma. Çıldırdın herhalde. Çekil biraz. Geri bas. Dur.

b.el.ki.. Su mavisi. Şeffaf.

b.el.ki.. Sır.

 

 

İris Pala

Mart.2025



 

12 Mart 2025 Çarşamba

Küçük

 


Benim içimde son derece kırılgan küçücük hassas küsen kaçıngan bir parça var. O kadar net küsüyor ki kendini evlere odalara sandıklara kitliyor. Ve o kaçıngan yalnızlığında çok sakin mutlu kalabiliyor. Bu kırılgan küslük hüzünle de buluşunca, değme lezzetlere yer bırakılmıyor. Bu göz gözü görmeyen kesiflik endişeli olmaya bile alan vermiyor.

 

Şimdilerde yavaş yavaş bu minnak ürkeki görüyorum. Bilmeye anlamaya başlıyorum. Elimden geldiğince usul usul ona yaklaşmaya çalışıyorum. Gözyaşlarım akıyor. Elimi uzatıyorum. Belki hayata çağrımı duyar.  Kucağıma gelmeyi kabul eder. İçime özenle alabilirim.

 

Belki bana güvenebilir. Ben de onunla daha neşeli daha yaratıcı olabilirim.

 

 

İris

Bodrum / mart 2025



27 Şubat 2025 Perşembe

Annemin

 


Annemin Ankara da ki evinden çıkıp Bodrum’da ki evine gelirken, artık annemin öleceğini biliyordum.  Bundan birkaç hafta önce 3 farklı rüya ile bana anlatılmıştı. O rüyalardan o anda bu çıkarsamayı aklım yapamamıştı ama içim anlamıştı. Bunu da biliyorum. Annem adına evine veda ettim. Ve benim evim ayrı annemin evi ayrı olarak Bodrum’da yaşamaya başladık. Annem gittikçe aklından ve bedeninden uzaklaşıyordu. Bodrum’da Çamlık köyünden Ayşe annemi hiç yalnız bırakmıyordu hatta yeğenleri çocukları arkadaşları evin içinde yaşıyorlar kalıyorlar gidip geliyorlar yatıp kalkıyorlar yemekler kurabiyeler dedikodular masallar meseller ev bir şenlik evi gibi günler geçiriliyordu. Benim yanımda da Çilek köyünden Dudu kadın vardı. Bu iki bilge kadın, bu iki köyde hayatlarını geçirmiş doğadan kopmamış ayaklarını hep toprağa basmış yemeğini otları yolup kavurmuş yaşamın cesur kadınları, benim ciddi rehberlerim oldular. Annemle sabahlara kadar her konuda konuşmam, rahatlıkla annemin yanında olmam, bu geçişte huzur içinde ona eşlik edebilmem, ağır kararları kolaylıkla vermem, annemle vedalaşabilip helallik istemem hep onlar sayesinde oldu. Annem seni seviyorum. Benim için yaptığın her şeye, bana verdiğin her şeye, tüm katkılarına sonsuz teşekkürler ederim.

 

Ve annemi uğurladık. Hem ağladık Hem güldük. Tüm sevdikleri bizimle oldu.

 

Aradan bir süre geçti ve ben kararmaya başladım. Hareket etmek istemiyorum. Yemek yapmak mis kokulu çamaşırları asmak sevgiyle sarılmak resim yapmak hiçbir şey istemiyorum. Neşe verenler merak uyandıranlar müzik çalanlar dans edenler gülenler her şeyler kalkıp yanımdan bir bir gittiler.

Tüm dişi özellikler kadına ait olanlar annelikle ilgili her şey, sevgim yaratıcılığım hareket isteğim annemle birlikte toprağın altına gömüldü. Annem vefat etti ben öldüm.

Yas. Zaman yürüdü. Şimdi 10 seneyi geride bıraktım. Annem her zaman benim yanımda benimle birlikte bana destek ve beraberce yapıyoruz yürüyoruz yaratıyoruz coşuyoruz seviyoruz kucaklaşıyoruz yüzüyoruz ve mutluyuz. Senin için daha çok seyahat edeceğim. Aym. Söz.

 

İris Pala

İstanbul, şubat 2025




18 Şubat 2025 Salı

Öfke

 


Öfkemizi tanıyor muyuz.. Bizim için neleri sakladığını neleri örttüğünü bilebiliyor muyuz.. Öfkemiz de hep haklı olduğumuzu biliyoruz, şöyle ki bizim için en değerli en kırılgan en baş edemediğimiz, görmek istemediğimiz yönlerimizi örtüyor. Acılarımızı saklıyor. Üzüntümü kucaklıyor. Haksızlık dediğim her şeyimi, bu bana yapılmamalıydı dediğimi, baş edemediğim her şeyimi saklıyor. Karşısında kendimi çaresiz hissettiğim her yönümü öfkemden çıkarıyorum. Belki de bir patlama yaşanamazsa, kabuğuma kaçıp yok olmaya gideceğim.  Duyulmamak kaybolmak ve yok olmak isteyeceğim. Ve acaba kendimi mi koruyor olacağım.. Zaman zaman da o özenle ilmek ilmek dokuduğum, kendimi özümü kat be kat örtüğüm, bu benim kimliğim olsun dediğim, biraz kibirle süslediğim çerçeveme kalıbıma kalkanıma saldırı hissedersem hemen öfkeme sahip çıkacağım. Beğenilmeme biraz dışlanma veya benimsediğim algılarımda kırılmalar olursa, hiç şüphesiz ki derhal öfkeme sığınacağım.

 

Deniyor ki, en geçmiş yüzyıllar yıllar öncesinden beri biz insanlar dünyaya en korumasız halde gelen canlılarmışız. Desteğimiz bakanımız koruyup kollayanımız yedirip içirip büyütenimiz olmasa yaşamda kalamayacağız. Bu belki de aynen böyle hükmünü sürdürüyor. Her zaman desteğe bize bakan gözlere kollayan koruyan sarıp sarmalayan kollara ihtiyacımız var. Sohbetle muhabbetle görülmeye duyulmaya görmeye duymaya beslenmeye ihtiyacımız var.  Kendimizi bulmak tanımak yani kendimizle karşılaşmak için başka karşılaşmalara ihtiyacımız var. Çetrefilli yollar başka insanlar olaylar dalgalı hayatlar. Büyümek zorunlu, erginleşmek olgunlaşmak zorunlu. Ve kendini bulmak için yön amaç zorunlu. Yoksa kaybolabiliriz. Almak vermek ait olmak toprak edinmek köklenmek hava su güneş nefes sen ben zorunlu çünkü sonuçta yaratmak var. Kendin olmak var. Gerçekleşmek gerçekleştirmek var. Özgürlük var. Özgür olmak.

Yaradılışımızla varoluşumuzla öğrenebildiklerimizi, belki taklit ederek yaratım oyununu oynamak var. Gerçekleştirmek çalışmak çaba telaş endişe korku olanlar telef hayatın içinde, hepsi var.

 

Ayrıca bilim adamları sürüngen beyinden söz ediyorlar. Amigdala. İlkel beyin.

Sürüngen beyin duygusal hayatımızla ilgili ve temel hayatta kalma fonksiyonlarını yerine getirmede etkili. Öfke ile bağlantısı var. Temel güdülerle bağlantılı olduğu gibi yaşamsal dürtülerle de ilişkili. Yani kalp atışımızı nefes almamızı vücut ısımızı ayarladığı gibi, üreme güdümüze yeme içme ve hayatta kalmak için savunma güdümüze de destek veriyor.

İlkel beyin limbik sistemle ilişki sağlıyor, hafıza hatıralar duygusal tepkiler ve öğrenme ile ilgili. Yani mutluluk burada olduğu gibi öfke ve korku da burada.

Amigdala da bu sisteme ait. Amigdala duyguları işliyor, özellikle de korku ve öfkeyi. Tehdit algısı ve onu izleyen stres duygusu.

Devamında ise tüm hormonal sistemimizin devreye girmesi ve vücudumuzda fonksiyonlarımızı yürütmesi söz konusu. Buna fizyolojinin bizi ele geçirmesi de diyebiliriz. Yaşamda kalabilmemiz için.

Sürüngen beynin daha ilkel, limbik sistemin ise daha sosyal olduğu söyleniyor. Sürüngen beyin devrede iken tüm bilişsel iradi yeteneklerimizi devre dışı kalıyor. Zira Anlık ani kısa tepkilere ihtiyaç var.  Düşünmeye iradi kararlar vermeye zaman yok. Yani akıllı analitik düzenleyici frontal korteksimiz devre dışı.

Ve bu tamamen fizyolojik etki tepki döngüsü. Zaman zaman, belki de çoğu zaman eski hatta kadim bilgileri hatıraları bellekten bulup çıkartıp onların komutasında ezberinde hareket ediyor. Biz neyin ne olduğunu anlayana kadar olan oluyor ve bizi şap şaşkın ortaya savuruyor.

 

İşte öfke. Öfkemiz. Var mı var. Baş edilebilinir mi.. Öfke ile nasıl bir ilişki içine girebiliriz. Öfkeye bir gösterge bir harekete geçirici ateş olarak baksak, bu yoğun enerjinin ne olduğuna bakmak anlamaya çalışsak farkı fark edebilir miyiz.. Zamanla belki

 

B.el.ki

 

 

İris Pala

İstanbul. Şubat 2025




9 Şubat 2025 Pazar

Ama Ben Donmadım Anne

 

Ama ben donmadım anne..

 

Kuzey Sibiryadan

           Kuzey Asyadan

                       Kafkasların en kuzeyinden

Kafilelerle uzun yürüyüşlerle aşağı inmeyi başaranlardan olduk.

Çoluk çocuk erkek kadın aylar günler yürüyenlerden olduk.

Acıya dolandık.

Ayrı düştük. Yaşlılarımıza annane nine ve dedelerimize bizi bekleyin dönüp geleceğiz dedik. Umutları olduk. Ama asla dönmedik.

Ayrılıkla bildik.

Kuzeyin karlı kayın ormanlarında, zifir karanlıkta zehir soğukta rutubet zembereğinde koyu bir sessizliğe gömüldük. Kimbilir kaç kez donmaya niyet ettik ve kendimizi uykunun sıcaklığına bıraktık.

Veya

Kara karadenizin yoğun sularında koyun koyuna aylarca günlerce saatlerce bir milim bile ses çıkarmadan ilerlemeye çalıştık. Küreklerimizin hışırtısına asıldık. Kaybolduk.

Ayrılamayanlardan olduk.

Ölemeyenlerden.

Ve

Asla donamayanlardan.

Olduk.

 

Sene 2025.

Yüzyıllar ve yüzyıllar öncesinden.

Her birinize dokunuyorum. Tek tek.

Pırıl pırıl parlayan ateş böcekleri gibi dönerek yükseliyorsunuz.

 

 

 

İris Pala

İstanbul. Şubat 2025



 

6 Şubat 2025 Perşembe

İlişki

 


 

İnsan olmak demek bir manada diğer insanlarla ilişkide olmak demek.

Zaten bugünün dünyasında ihtiyaçlarımın çoğunu kendi başıma halledemeyeceğime göre, uygar bir biçimde diğer insanlarla hatta tüm dünya ile birlikte yaşamak durumundayım.

Ayrıca, günler haftalar yıllar boyu kendi başıma konfor alanımda kalmam da mümkün değil. Sosyolojik psikolojik hatta biyolojik ihtiyaçlarım da buna izin vermiyor. Birlikte uyum halinde beraberce ilişkiler kurarak yaşamalıyız. Zorlanıyor muyuz, evet bazen karmaşık varlıklar olarak çok zorlana biliyoruz.

AD Alanı, farklı insanların farklı duygu ve düşünceleri ile bir araya gelebildikleri çok güvenli bir yer. Farklı ırkların, dinlerin, dillerin kültürlerin yaşam biçimlerinin, gelenek görenek alışkanlıklarının toplandığı bir alan. Fenomonolojinin kendini ortaya koyduğu, yarattığı yer.

Hepimiz çok farklı çok fazla olasılığa sahibiz. Bulanık düşüncelerimiz net düşüncelerimizden, farkında olamadıklarımız farkında olduklarımızdan çok fazla..

İşte bu fenomenolojik alan, ben ve benim gibi, biz ve bizler gibi sonsuz farklılıkları bir araya toplama ve gösterme gücüne sahip. Üstlendiğim her temsil, insan duygu düşünce ve olgularına temas etmeme, hepsinin içinden geçmeme olanak veriyor. Hayal bile edemeyeceğim farklı insan hallerinde olmak beni inanılmaz bir kabule getiriyor. Bir anda sınırlarım yeniden düzenleniyor beklenmedik bir uyum harmoni ritim içinde olabiliyorum.  Bu kabulün verdiği teslimiyet müthiş bir kapsama alanına ve özgürlüğe dönüşüyor.


iris pala

İstanbul, şubat 2025




29 Ocak 2025 Çarşamba

Alan

 

Bütün bu hisler duygular düşünceler bana nasıl geliyor. Bir bilen alan var, morfogenetik alan. Geçmişin bilgisiyle birlikte, geçmişte tamamlanmamışlıklar, derin hüzün ve acılar, kabul edilemeyen dışa atılan dışlanmışlıklar, derin bilgiler düşünceler halinde bedenime yerleşiyor. Sessiz bekleme ve içselleştirme süresi ile birlikte hepsi yeni bir yaratım girişimine evriliyor. Olumlu bilge felsefi hayata dair yaşamsal umut veren huzura davet sunan desteklere aydınlatan yol göstericilere dönüşüyor.

Alanda, farklı temsillere girmek roller üstlenmek, farklı bakış açılarını giyinmek, kendimden başkalarının bakış açısını anlamak, duygu ve düşüncelerinin farkına varmak adeta yaşama yeni alanlar açıyor. Kendi yaşamımda olan geçmişten gelen deneyimlerimi anlamlandırıyor. Başkalarının yaşanmışlıklarına bilmeme yargılamadan önyargısız bir biçimde temas etmeme olanak sağlıyor.

İçimden yükselen sevgi ve anlayış ile herkesi sarmalayıp kapsayabiliyorum. Bu derinlik ve anlayış benim de çözülmeme destek oluyor ve kendime temas edebiliyorum. Kendimle buluşuyor kendim oluyorum.


 

İris pala

İstanbul, ocak 2025